Orgazmı yaşamak neden ihtiyaçtır
Orgazmı yaşamak ihtiyaç mıdır?
Orgazm… Belirli
bir süre cinsel uyarıcıya maruz kalan vücudun gösterdiği tepki; kişiye zevk
veren fizyolojik ve psikolojik durum. Ya da daha kısa tanımıyla: Cinsel deneyimin en üst noktası. Az
konuşulan ama çok düşünülen bu konuya ışık tutmak istedik ve klinik psikoloji
alanında UC Berkeley’de doktora yapmış, yazar, konuşmacı ve ‘ilişki koçu’
Deborah Anapol’un Psychology Today’de kaleme aldığı makaleyi sizler için
derledik.
Seks sırasında anın içinde olmak her zaman çok kolay
olmayabilir; özellikle de geçmişte problemli ilişkileriniz ve seksle ilgili travmatik anılarınız olmuşsa… Bazen kendimizi kolayca ‘akışına
bırakırız’, bazen de bu durum bir türlü mümkün olmaz. Bizi bu rahatlamadan
alıkoyan şey her neyse onu anlayabilmek ve ifade edebilmek isteriz. Birlikte
olduğumuz özel kişiyi de böylesi hassas bir konuya dâhil etmek isteyebiliriz.
Özellikle de geçmişimizle tek başımıza baş edemiyorsak.
Gerçek şu ki, kendinize bu duyguları yaşamak ve ifade
etmek için yeterli zamanı ve izni vermezseniz, bedeninizin dokunsal
farkındalığını kaybedebilirsiniz. Sevişirken hissizleşir, vücudunuzun size ait
olmadığı hissine bile kapılabilirsiniz. Bununla ilgili partnerinize
hiçbir şey söylemezseniz o da kendini -öyle olmadığı halde- suçlu, yetersiz ve
hatta bu durumdan sorumlu bile hissedebilir.
Seks sırasında hem bedenen hem zihnen orada olabilmek,
sonuç ne olursa olsun, bütün senaryolara istekli olmayı gerektirir. Bazen
kendimizi aşırı derecede kaptırmaktan ve kontrolü kaybetmekten de
korkarız. Elbette bu tedirginlik de potansiyelinize ulaşmanızı engeller.
Ayrıca bütün hayatınız boyunca cinsel isteklerinizi
baskılamayı ya da yok saymayı öğrendiyseniz, cinselliği yaşamanız için şartlar
uygun olduğunda, hatta şartlar bunu gerektirdiğinde, yılların öğrenilmişliğini
tersine çevirmek çok da kolay değildir. Tamamen doğal olan cinsel istekleri son
derece sert bir şekilde baskılayıp susturan bir kültürde yaşıyoruz ve bu durum
genç insanların cinselliği keşfetmesini engelliyor.
Gençlerin yaşları gereği doğal olarak duyduğu merak ve
isteği güvenli sınırlar dâhilinde desteklemek, paylaşmak istediklerinde
iletişime açık olmak ve anlayıp yardımcı olmaya çalışmak yerine; onlara sadece ‘hayır’
diyoruz ve kendi hallerine bırakıyoruz. Bu cinsel tabularla son derece kritik
olan gelişim süreci baltalanıyor ve ileride kaçınılmaz olarak buna bağlı
problemler yaşanıyor.
Bütün bu baskının sonunda birçok genç insan seksi keşfetmek
çabasıyla gerçeklikten son derece uzak olan pornografiye yöneliyor ya da
çok az bir cinsel tecrübe ve farkındalık ile, muhtemelen uyum
sağlayamayacakları biriyle evleniyor. Ardından da cinsel partnerlerini
kendilerine ait görüyorlar, çünkü toplum bunu öğretiyor.
Yürüttüğüm ‘Pelvic Health Integration’ workshoplarımda
sık sık gördüğüm bir diğer durum hem kadınların hem de erkeklerin, hayatları
boyunca anne-babaları arasında hiçbir cinsellik emaresi görmemiş olmaları.
Bunun genellikle iki sebebi oluyor: Ya anne babalar bunu çocuklarına zarar
verir düşüncesiyle gizliyor; ya da çocuk sahibi olduktan sonra eşler arasındaki
tutku bitiyor. Belki aralarında hala aşk ve sevgi oluyor, ama nadiren açıkça
ifade ediliyor ve çoğu zaman tutkudan eser olmuyor.
Sıklıkla gördüğüm bir başka dinamik kadınların anne
rolündeyken çocuklarının cinsel gelişimlerine dair herhangi bir şey yapmaktan
kaçınması. Belki çocuklarını korumaya çalışıyorlar, ya da sadece kendi
gençliklerinde gördükleri normları bize aktarıyorlar. Özellikle bir kadın için
babasının sevgisi ve ilgisi uğruna annesiyle mücadele etmek zorunda olduğu
durumlar vardır. Babanın kızına gösterdiği ilgi ve şefkat -ahlaki değerlere
tamamen uygunken bile- anne tarafından alıngan ve kıskanç bir tepkiyle
karşılanabilir. Anne içten içe kızının gençliğine ve masumiyetine güceniyor
olabilir. Bunun sonucunda bu kritik süreçleri annenin desteğinden mahrum
geçiren genç kadınlar, yetişkin bir kadın olma yolunda zorlanabilir ve
kendilerine olan güvenlerini yitirebilirler.
Genç bir kızın babasının desteğine de ihtiyacı vardır.
Babasından gelecek saygılı, şefkatli, sevgi dolu enerji; kafasında erkek
enerjisinin nasıl olması gerektiğini şekillendirir. Bunun yerine babası onun
düşüncelerini reddeder ya da suçlarsa genç kadın bunun acısını ve öfkesini bir
şekilde çıkarma ihtiyacı duyar. Bunun sonucunda da kendine zarar verecek
davranışlara yönelebilir.
Diğer bir deyişle genç kadın anne babasından koşulsuz
sevgi görmezse, ileriki yıllarda bu dinamiklerin farkına varana kadar
cinsellikle bağlantılı problemlerle yüzleşmesi son derece olası. Tabi ki
aynısını erkekler için de söyleyebiliriz. Peki kaçımız gerçekten koşulsuz
olarak sevgi ve destek gördük?
Anne babalarımız yapabileceklerinin en iyisini
yaptılar ve bunun için onlara minnettarız. Ama onlar da koşulsuz sevgi ve
destek görmedilerse, onlar da aynı suçlamalardan ve tabulardan geçtilerse bunu
onlardan nasıl bekleyebiliriz?
Bu bizim çok sık karşılaştığımız bir sorun: Seks
sırasında suçluluk ya da başka herhangi bir negatif duygu hissetmeden, anın
içinde olamamak. Seks bizi en derin duygularımızla ve arzularımızla
yüzleştiriyor. Seks duygularımızı ve enerjimizi sıfırlamak için harika bir yol;
tıpkı uykunun ve rüyaların zihinsel etkinliklerimizi sıfırlaması gibi. Ama
uykunun aksine, derin seksüel rahatlama tam bir bütünlük halinde olmayı ve
bütün benliğinizle anı yaşıyor olmanızı gerektiriyor.
Erkekler için, anın içinde olmalarını engelleyen
unsurlardan biri de kadınlara duydukları korku. Birçok erkek kadınların
cinselliğinden, duygularından, öfkesinden, isteklerinden veya kuvvetinden
korkuyor. Pek çok erkeğin içinde annesinden azar yemiş, cezalandırılmış,
utandırılmış veya reddedilmiş küçük bir çocuk yaşıyor.
Kültürel öğretilere göre tek eşlilik kadınların
istediği bir durum; çünkü kadın erkeğini paylaşmak istemez. Tek bir özel
erkeğinin olmasını ister. Erkeklerin de birlikte olabileceği kadar kadınla
olmak istediği düşünülür. Kadınlar bu yaygın kanıyı aşabilirse, pek çok
erkekten daha fazla cinsel isteğe sahip olduklarını görebilirler. Tantral seks
veya başka bir cinsel öğretiye vakıf olan bir partnere sahip olan şanslı
kadınların dışında, çoğu kadın cinselliğinin derinliklerine inme fırsatına
sahip değil.
Kültürümüz maalesef erkekleri iyi bir aşık olması için
teşvik etmiyor. Genelde kadın ilişkiye tam ısınırken, erkek çoktan bitirmiş
oluyor. Bu durumda duygusal ve cinsel ihtiyaçları karşılanmayan kadın, birden
fazla partnere sahip olmayı seçebiliyor. Ama erkek bunu hissediyor ve kadının
-sözde- doyumsuzluğu karşısında gözü korkuyor. Duyduğu kıskançlığın etkisiyle
de kadını yatakta tepkisiz olmakla, orgazm olamamakla, veya çok uzun sürmesiyle
suçlayabiliyor. Çünkü erkeklere, erkeklerin her yönden kadınlardan üstün olduğu
öğretilmiştir. Karşılaştırılmak gözlerini korkutur.
Sonuç olarak, daha iyi bir seks deneyimi için ilk
adımı atma sorumluluğu kadına düşüyor. Peki nasıl? Bazı kadınlar, onları yeni
deneyimlere yönlendirecek ve buna istekli, hassas bir eş bulabilir. Bazıları
ise kendi kendilerine aldıkları hazzı arttıracak öğretileri deneyebilirler.
Daha yoğun ve derin temaslar sağlayan yoga, Chi Kung, dans veya masaj; ruh ve
beden arasında daha güçlü bir bağlantı kurmayı sağlayan birçok nefes egzersizi
var.
Bu konu sadece orgazm ve haz için değil, aynı zamanda
sağlık için de önemli. Çünkü vücutları tam bir orgazma izin vermeyecek kadar
‘silahlandırılmış’ olan insanlar, aslında pek çok hastalığa zemin hazırlıyor.
Araştırmalar düzenli olarak tam bir orgazm yaşamanın bağışıklık sistemini
güçlendirdiğini ve yaşlanma belirtilerini geciktirdiğini kanıtlıyor.
Psychology Today
Kaynak:
http://www.uplifers.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder