Kadın Sünneti
Kadın Sünneti - Vahşet
Merhaba
herkese, bu sıralar blogumla ilgilenemedim bazı aksilikler sebebiyle.
Ama her şer de bir hayır düsturuyla haraket ettiğimde bilgi ufkuma bir
konu daha ilave ettim bu vesileyle. Yeni bir şey öğrendim, araştırdım ve
çok kötü sonuçlarla karşılaştım. GEO dergisinin 2007/5 sayısında
karşılaştığım bir konu. sizlerle de paylaşmak istedim. Acı ama gerçek
malasef. Dünyada neler oluyor da haberimiz yok...
Kadın Sünneti: 'Geleneksel' işkence
|
Cumartesi, 25 Haziran 2005 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İsveç-
BM istatistiklerine göre bugün dünyada 130 milyon kadın ve kız çocuğu
sünnetli. Her yıl yaklaşık 2 milyon kız çocuğu da sünnet nedeniyle
hayatını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Tülin Uygur’un araştırması.
Uçan Süpürge Haber Merkezi-
Kadın sünneti esas olarak, Afrika kıtasının orta şeridinde yer alan 30
Afrika ülkesinde uygulanıyor. Bu bölgedeki kadınların %72-99’u, diğer
Afrika ülkelerindeki bazı etnik grupların veya kabilelerin kadınlarının
%18-72’si sünnetli. Umman, Yemen, Birleşik Arap Emirliği’nde, Endonezya
ve Malezya’nın bazı bölgelerinde, Kuzey Irak’ta bazı Kürt bölgelerinde
yaşayan kadınlar arasında da daha az oranlarda olmakla beraber sünnet
geleneği yaşatılmakta. Ayrıca, bu ülkelerden gelen göçmenlerin
geleneklerini taşımaları ve sürdürmek istemeleri nedeniyle kadın
sünneti, Avrupa, Kanada, Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya‘da da
görülüyor ve kadınlara yönelik şiddetin en uç uygulamalarından biri
olarak tüm dünyayı ilgilendiren bir kadın sorunu olmaya devam ediyor.
Geleneğin kökleri
Mısır’da yapılan
arkeolojik kazılarda bulunan bazı kadın mumyalarının sünnetli olduğu
belirlenmiş, kadın sünnetinin nasıl yapıldığı M.Ö 1600’lü yıllardan
kalan duvar resimlerinde detaylı bir şekilde tasvir edilmiştir. Bu,
kadın sünneti geleneğinin kökeninin çok eski çağlara dayandığının
göstergesidir de. Kadın sünnetinin halen uygulandığı pek çok Afrika
ülkesinde, Hristiyan, Müslüman, Musevi ve tek tanrılı olmayan dinlere
inanan gruplarda da sünnetin yoğun olarak uygulanması, sünnet
geleneğinin tarihinin tek tanrılı dinlerden daha eski olduğunu ve tek
tanrılı din seçiminin bu geleneğin sürdürülmesini etkilemediğini
gösterir. Kadın sünneti esas olarak 3 ayrı şekilde uygulanır. 1) Klitorisin tümüyle kesilmesi (clitoridectomy); 2) Klitoris ile birlikte yakın çevresindeki küçük ve bir kısım büyük dudakların kesilmesi (excision); 3) Klitoris ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümüyle kesilmesi, açık yaranın dış çeperlerinin biraraya getirilerek yaranın tümüyle dikilmesi, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılması (infibulation). Bu uygulamalar dışında Dünya Sağlık Örgütü; delme, dağlama, kazıma, vajinanın içine kanama sebebi olan çeşitli bitkiler yerleştirme veya bazı müslüman topluluklarda “sünnet/sunna” denilerek klitorisin bir şekilde işaretlenmesi gibi kadının cinsel organına yapılan müdahaleleri de dördüncü uygulama şekli olarak mücadele edilmesi gereken sünnet kapsamına almıştır. Sünnetli kadınların % 80-85’inde 1. ve 2. tür sünnet uygulanmaktadır. Cibuti, Somali, Sudan’da kadınların % 98’i firavun tarzı da denilen ve sünnetin en ağır şekli olan “infibulation” yöntemi ile sünnet edilmektedir. Ayrıca Mısır’ın güneyinde, Eritre ve Etiyopya’da, Gambia, Çad, Kenya ve Mali’nin bazı bölgelerinde de bu tür sünnetler uygulanmaktadır. Ayrıca, bu yöntemle sünnet edilen kÿadınların her doğum sonrasında yeniden sünnet edilmesi gerekmektedir. Doğumu kolaylaştırmak için doğum esnasında sünnet bölgesi yarılan kadınlar doğumdan hemen sonra yeniden dikilmektedir. Böylece kadınlar, çocuk sayıları kadar sünnet olmakta, aynı acıları defalarca aynı yoğunlukta yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Sünnet yaşı bölgelere göre değişmekle beraber genelde Etiyopya ve Nijerya’da kız bebek 8 günlük iken, MısırRÿ7;da 3-8, Sudan’da 5-8, Somali’de 4-10 ve diğer pek çok ülkede 13-15 yaşları arasında kız çocukları sünnet edilmektedir. Sünnet, genelde genital bölge uyuşturulmadan ve bıçak, traş bıçağı, keskin cam parçaları, keskin teneke kenarı kullanılarak yapılır. Yaranın tutturulmasında akasya ağacı dikenleri, kemik çiviler, iğne, hayvan kıllarından elde edilen iplikler, deri iplikler kullanılır. Daha sonra kız çocuğu ayağa kaldırılarak bacakları dizden kalçaya kadar bitişik olarak sıkıca sarılır ve sünnetlinin birkaç hafta hareket etmeden yatması, idrarını ve dışkısını yattığı yerde yapması sağlanır. Sünnetçi dışında, kız çocuğunun etrafına toplanan kadınlardan bazıları kız çocuğunun kollarını, bacaklarını sıkıca tutar, bazıları kıpırdamaması için omuzlarından bastırır. Dilini yutmasını veya ısırmasını engellemek için kızın ağzına bir bez veya sopa yerleştirilir; diğer kadınlar tarafından da çığlıkları bastırmak için def çalınıp yüksek sesle şarkılar söylenir ve bipÿyandan da iyi dilekler iletilir. Sünnet: Kadınlığın göstergesi Kadınların her türlü geleneği kuşaklara aktarmada en iyi ‘taşıyıcı’ oldukları bilinen bir gerçek. Yaşadıkları acıları kendi çocuklarına da “gelenek” adına yaşatmak isteyen kadınlar, sünneti özellikle 7 yaş üzeri ve ergenlik çağındaki kız çocuklarına, bir şölen gibi sunarlar. Kadın sünneti, büyümenin ve kadınlığa atılan adımın gereği olarak tanıtılır. Hediyeler, elbiseler, eğlenceler vaad edilir. “Az” çığlık atan kızlar herkesin beğenisini ve takdirini alırken, çok çığlık atan kızlar hem acıları hem de utançlarıyla başbaşa bırakılır ama sonuçta sünnetli kızların genel olarak çevrelerinde statüleri yükselir, evlenmeleri garanti altına alınır ve maalesef hayatları boyunca sürecek sağlık sorunlarıda böylece başlar. Kadın sünnetinin sağlık açısından, bilinen pek çok sakıncası vardır. Kız çocukları ve kadınlar uyuşturulmadan ve birçok işte kullanılan, steril olmayan araçlar ile yapılan müdahalenin hemen ardından kan kaybına bağlı şok, kansızlık, kan zehirlenmesi, enfeksiyonlar, idrar yaparken yaranın yanması sebebiyle idrar tutma ve bunun yarattığı sorunlar, tetanos, HIV/AIDS bulaşması gibi sorunlar yaşamaktadır. Ayrıca sünnet, kadınlarda idrar yapma zorluğu, idrar kaçırma, sık tekrarlayan idrar yolları iltihabı, kronik vaginal enfeksiyonlar, kistler, fistüller, cinsiyet organı çevresinde aşırı duyarlılık veya tümüyle his kaybı, mens sorunlarına yol açmaktadır. Hamilelik ve doğum sırasında kadının ve bebeğin hayatını tehlikeye atan zorluklar, bağırsaklarda ve idrar torbasında yaralanmalar; doğumlar nedeniyle defalarca sünnet olma durumda kalan kadınlarda kansızlık, depresyon, endişe, kabus gibi ömür boyu süren fiziksel ve ruhsal sorunlara sebep olmaktadır.
Kadın sünnetine karşı
Kadın sünneti
konusunda bilgi ve bilinçlenmenin artışı, esas olarak Afrikalı
kadınların 1950’li yıllardan itibaren her platformda verdikleri zorlu
mücadelenin sonucunda olmuştur. Batılı kolonicilerin sadece Afrika’nın
yeraltı ve yer üstü zenginliklerine ilgi duyması, oradaki insanların
sadece fiziksel güçleriyle ilgilenmesi, onları köleleştirmesi ve diğer
sorunlarına kulak tıkaması ÿnunun gün ışığına çıkışını geciktirmiştir.
Bazı misyoner grupların bu sorunu antropolojik boyutlarıyla incelemesi,
batının sünnete folklorik bir olgu olarak yaklaşmasına ve sorunu gözardı
etmesine yol açmıştır. 1950 yılında, Afrikalı delegelerin Birleşmiş Milletler’in (BM) hemen her toplantısında konuyu kararlılıkla gündeme taşıma çabaları sonucunda BM, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) konuya eğilmesini istemiştir. Ancak, 1959 yılında WHO, konunun organizasyonunun yeteneği (!) dışında olduğunu söyleyerek bu konuda çalışma yapmayı reddetmiştir. 1960 yılında, BM Adis Ababa konferansında konu yeniden Afrikalı katılımcılar tarafından dile getirilmiş ve bu geleneğin yol açtığı acılar ve sakıncalar anlatılmıştır. Toplantıda, Dünya Sağlık Örgütü’nün konuya eğilmesi ve bu geleneğin yol açtığı sağlık sorunlarını araştırması istenmiş ama bu talep cevapsız kalmıştır. Kadın sünneti sorunu ne Birleşmiş Milletler’in ilan ettiği “1975 - Uluslararası Kadın Yılı”nda ne de Meksiko City’deki Kadın Konferansı’nda ele alınmamıştır. Sadece konferansın sonuç bildirgesinde, kadınların dışlanması maddesinde sünnetten söz edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, 1975 yılından sonra kadın sünnetini incelemeye almış; 1980’den sonra göçler nedeniyle Avrupanın bu sorunla yüzyüze kalması nedeniyle çalışmalar hızlanmış ve gerek sünnet uygulamalarının olduğu ülkelerde gerekse sünnetin göç nedeniyle taşındığı ülkelerde sünnete karşı mücadelede bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. 2000’li yılların başında Fransa’da, Malili bir genç kızın kendini zorla sünnet ettiren ailesini ve sünnetçi kadını polise ihbar etmesi ve kendini bu şiddete karşı korumayan Fransa devletini mahkemeye vermesi üzerine açılan dava tüm Avrupa ülkelerine örnek bir dava olmuştur. Genç kızın kendi toplumundan dışlanmasına rağmen davayı sonuna kadar sürdürmesiyle, en az 48 kızı daha sünnet ettiği saptanan sünnetçiye 8 yıl, anneye 2 yıl hapis cezası verilmiştir. Fransa devleti sosyal hizmetler yasalarını gözden geçirerek “sünnet” tehditi altında bulunan göçmen gruplarına yönelik çalışmalarını hızlandırmıştır. Bu arada eski Fransız kolonisi olan Mali’de de kadın sünnetini yok etmek için, Fransa hükümetinin doğrudan mali yardım, malzeme ve eleman yardımı yapmasıyla bir çalışma başlatılmıştır. 1997-2008 yılları kapsayan 2 aşamalı bu çalışmaların ilk bölümünde sünnete karşı köy köy gezilen bir kampanya sürdürülmüş, bu kampanya TV ve radyolar ile desteklenmiş, her türlü kültür faaliyetinde kadın sünneti konusuna yer verilmiştir. % 98’lerde olan kadın sünneti oranının bu kampanya sayesinde şimdiden çok daha aşağı seviyelere indirilebildiği tahmin edilmektedir. Afrika ülkelerinin bir çoğunda henüz çok etkili olmasa da yeni yasal düzenlemeler yapılmıştır. Binlerce yıllık geleneklerin sadece yasal düzenlenmelerle ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı; aksine, yalnızca yasal zorlamalarla verilen mücadelenin bu geleneklerin yeraltına inmesini ve bazı güçlerce bir şekilde yaşatılacağını tahmin etmek hiç de güç değil. Yine de, gelişmiş ülkelerin yeni yasalar ile kendi ülkelerinde kadın sünnetini yasa dışı ilan etmesi, sünneti bizzat yapan kişinin ve yaptıran ailenin cezalandırılacağının duyurulması ve hemen her uluslararası toplantıda kadın sünneti konusunun gündeme getirilmesinin mücadele için olumlu olduğunu söylemek mümkün. Ancak, Afrika’da yaşanan savaşlar, zorunlu göçler, açlık, susuzluk ve iç çatışmalar bu sorunun gündemde önemli şekilde yer almasını engellemektedir. Öte yandanzengin batılı ülkelerin para musluklarını kısmaları, koca bir kıtanın hastalıkların ve açlığın pençesinde kıvranmasını seyretmeleri, sadece doğal zenginliklerini çalabilecekleri Afrika ülkelerine ilgi göstermeleri kadın sünnetine karşı verilen mücadelenin etkisini maalesef olumsuz yönde etkilemektedir. Ataerkil düzene dayalı bir gelenek Erkeğin kendi neslinin devamını sağlamak amacıyla, hayatının en önemli yatırımını yaparak “sahip olduğu” kadınların ve doğacak kız çocuklarının cinselliklerini kontrol altına alma hakkını kendinde görmesi temelinde yükselen binlerce yıllık kadın sünneti geleneği, özünde kadının erkeğin hakimiyeti altında ve ikincil görülmesinden doğan ve yaşatılan ataerkil düzene dayalı bir gelenek. “Kadın sünneti” ni sürdürmek isteyen güçlerin kullandığı gerekçeler arasında; kadın cinsel organlarının sünnetten sonra temiz ve görünüşünün düzgün olması, daha kolay temiz tutulabilmesi, kadınlığa adımın sembolü sayılması ve kadının kadınlığını öne çıkarması, kadının kadınlar arasında kabul görmesini ve değer kazanmasını sağlaması, kadının evlilik şansının artırması, dine bağlılığının göstergesi olması, bekaretin korunması, erkeklere daha fazla zevk vermesi, kadınları çıldırmaktan koruduğuna inanılması gibi gerekçeler sayılabilir. Bazı toplumlarda sünnetsiz kadınların orgazmının erkek spermlerini öldürdüğüne ve erkeğin kısırlığına sebep olduğuna, sünnetli kadınların doğurganlığının arttığına, bazı toplumlarda ise klitorisin erkek organından kalma bir parça olduğuna, kesilmezse büyümeye devam ederek sarkacağına ve gerçek kadın olabilmek işin bu parçanın kesilmesi gerektiğine inanılır. Sünnetsiz kadınların yaşadıkları gruplardan dışlandıkları, evlenemedikleri, pis ve “fahişe” gibi görüldükleri de yaşanan gerçekler. Üstelik sünnet geleneği olmayan kabilelere mensup kadınların sünnet geleneği olan kabilelere gelin gitmeleri durumunda yetişkin yaşlarda dahi olsalar sünnet olmak zorunda kalmaları da, örneğin Kenya’da yaşanan bir gerçek. Somali’nin de aralarında olduğu bazı ülkelerde ise evlilik sözleşmesi yapılmadan önce damadın ailesi kadının sünnetli organını inceleme ve “başlık” bedelini sünnetten kalan açıklığa göre belirleme hakkına sahip olması da kadınların yaşamak zorunda kaldığı gerçeklerden biri. Sosyal antropologların tesbitlerine göre açıklığın küçük olması kadınların bedelini arttırıyor. Kadına karşı bu acımasız saldırıyı sürdüren ve esas olarak kızların cinselliğini baskı altına almak, bekaretini korumak ve cinsel arzularını öldürmek amacıyla bu uygulamayı yapan bazı çağdışı güçlerin, şimdilerde Afrika ülkelerinde hüküm süren ve kültür emperyalizminin yol açtığı yozlaşmaya sözde karşı çıkmaları, kadınlar üzerindeki kontrollerini vahşice artırmaları, kızların yozlaşmasını engellemek için sünnet geleneğini kendilerine kalkan olarak kullanmaları, ve binlerce yıllık işkenceyi sahte bir anti-emperyalist kisve altında sürdürmek istemeleri de sorunun bir başka acı yanı. (TU,UY)
Stockholm, 16 haziran 2005
Kaynak:
http://cemilekaran.blogcu.com
**************************************** Kadın sünneti, klitoris kesimi, bızır kesimi ya da genital sakatlama, genellikle prepus ve klitorisin kesilerek alınması şeklinde görülen cerrahi uygulama. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve çeşitli devletler tarafından genital sakatlama olarak adlandırılmaktadır. Özellikle orta Afrika kabile toplumlarınca ve bazı Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılan daha çok geleneksel bir uygulamadır.[1] Türleri
Tip III, cinsel organın dış kısmının tümüyle alındığı kemiğe inme veya Firavun sünnetidir. Mısır firavunu Pharaoh'dan dolayı Firavun Sünneti olarak adlandırılır.[3] Antik Mısır mumyalarında bu tür genital kesimlere rastlanmıştır.[4] Coğrafi alanAfrika dışında sınırlı olsa da Batı Asya'da Suriye, Irak ve İran'da rastlanmaktadır.[5] Güneydoğu Asya ülkelerinden Hindistan, Endenozya ve Malezya'da ise ritüel amaçlı, genitali çizerek kan akıtma şeklinde, uygulanmasına rastlanabilmektedir.[2] TepkilerBirleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Teşkilatı, Uluslararası Af Örgütü ve çeşitli dünya devletleri, "jenital sakatlama" olarak adlandırdıkları klitoris kesimini, kadının kendisi ve doğacak çocuklarının sağlığı açısından son derece sakıncalı görmekte ve uygulamayı sona erdirmeye çalışmaktadırlar. Jenital bütünlük savunucuları ise kadın ve erkek sünneti arasında ayrım yapılmasına tepki göstermekte ve her iki uygulamayla birden mücadele edilmesini istemektedirler.[6][7][8]Dinlerde klitoris kesimiKlitoris kesimi özellikle orta Afrika'da olmak üzere çeşitli din mensuplarınca uygulanabilmektedir.Afrika kabile dinleriKlitoris kesimi özellikle orta Afrika kabile toplumlarınca yapılan bir uygulamadır.[1] Afrika geleneklerine göre klitoris kesimi kadının temizliği ve saf bir anne olabilmesi için gereklidir. Klitoris kesimi yapılmamış kadınların evlenmesini doğru karşılamazlar. Bazı kabileler ise çocugun doğum sırasında kesilmemiş klitorise değmesi durumunda öleceğine inanırlar.[9]YahudilikEtiyopya Yahudi Topluluğu (Beta Israel) tarafından dini olmayan bir törenle uygulanmaktadır. Ancak kesimin Yahudi bir kadın tarafından yapılması şartı vardır.[10]İslamKadın sünneti, İslam dininin dîni bir vecibesi değildir. Birçok insanın bu olayı İslam ile ilişkilendirdiği, ama yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan gerçeğin ; kadın sünnetinin herhangi bir din tarafından desteklenmediği, buna rağmen " birçok dîni lider tarafından insanların bu işleme mahkum edildiği, dolayısıyla uygulamanın dîni engelleri geçtiği " anlatılmakta ve uygulamanın; Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi inancına sahip topluluklarda olabildiği belirtilmektedir.[11]Bu inançların hiçbirisinin kadın genital uzvunun kesilmesini desteklemediği hatta gerçekte; İslam Şeriatının, çocukları ve onların haklarını koruduğu vurgulanmaktadır. Kadın sünneti uygulaması yapılan ülkelerden: Etiyopya, Fildişi Sahili, Senegal, Kenya, Benin ve Gana'da yaşayan Müslüman nüfus gruplarının, Hıristiyan gruplara nazaran daha fazla kadın sünneti uygulama olasılığının yüksek olduğu; Nijerya, Tanzanya, ve Nijer'de ise, uygulama yaygınlığının Hıristiyan gruplar arasında daha çok olduğu ifadesi yer almaktadır.[11] Bu ifadeler kadın sağlığı üzerine yapılmış ciddi araştırma sonuçları üzerine düzenlenen yayınlarda yer almaktadır.[12] Bazı Afrika müslüman toplumlarında kadın genital uzvunda kesim yapılması (kadın sünneti) olayı,[13] bazı araştırmacılar tarafından daha çok " Afrika gelenekleri " kaynaklı olduğu şeklinde açıklanır.[14] İslâm'da kadın genital uzvunun kesilmesinin yeri hakkında âlimler arasında bir görüş birliği yoktur. Ancak, islama aykırı olmadığını iddia edenler tarafından temel dayanak olarak Ebu Davud'da yer alan bir hadis gösterilmektedir.[15] Ebu Davud kitabında bu hadisin rivayet zincirinde kopukluklar olduğunu ve zayıf olduğunu da belirtmiştir. "Dünya Müslüman Ulemalar Birliği" genel sekreteri ve El Ezher Üniversitesi üyesi Dr. Muhammad Salim al-Awwa klitoris kesiminin islam da yeri olmadığını iddia eder ve zayıf bir hadise dayanarak hüküm verilmesini rededer.[16] Dipnotlar
Kaynak:
https://tr.wikipedia.org ****************************************
Kadın
Sünneti Nedir?
Kadın ( Kız) Sünneti Ve Cinsellik
Kadın Sünneti Hangi Ülkelerde Uygulanmaktadır?
Birleşmiş
Milletler (BM), her yıl çoğunluğu Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde olmak
üzere 3 milyon kadının sünnet edildiğini, ölüm riski taşıyan bu geleneğin
hükümetlerin desteklemesi durumunda bir kuşak içinde terk edilebileceğini
duyurdu.
UNICEF tarafından yayımlanan raporda, verilerin daha iyi toplanması sonucunda, dini değil, geleneksel bir uygulama olan kadın sünnetinin, sanıldığından daha yaygın olduğunun ortaya çıktığı belirtildi. Konunun hassasiyeti nedeniyle kadın sünneti nedeniyle kaç kadının öldüğünün tespit ve tahmin edilemediği kaydedildi. Afrika’da Sahra Altı bölgesi ve Ortadoğu’daki 28 ülkede şimdiye kadar 128 milyon kadının sünnet edildiği belirtilen raporda, her yıl sünnet edildiği tahmin edilen 3 milyon kadının yaklaşık yarısının Mısır ve Etiyopya’da yaşadığı bildirildi.
Kadındaki Sünnet Ne Şekilde Yapılmaktadır.Değişik Formlardaki Kadın
Sünneti Nedir?
Genellikle
ilkel ve geleneksel koşullarda yapılan bu sünnet bir çeşit operasyon olup
değişik ülkelerde farklı biçimde uygulanmaktadır. Amacı kadının ve genç
kızların cinselliği oldukça geç keşfetmelerini amaçlayan ve bekareti
korumaya yönelik olan bu işlem oluşturduğu tıbbi riskler ve toplumsal
şikayetlerden dolayı bir çok ülkede yasaklanmaya başlamıştır.
Dünya Sağlık Örgütü kadın sünnetini sınıflamak amacıyla bu girişimleri değişik guruplara ayırmıştır. Tip I (Sunna) veya sünnet'de sadece klitorisin (bızır) bir kısmı veya tamamı çıkarılır. Tip II (Eksizyon)'de klitorisin tamamı ile labia minörün bir kısmı veya tamamı çıkarılır. Tip III' (infîbulation) de klitorisin tamamı ile labia minörün bir kısmı veya tamamı ve labia majörün medial kısımları çıkarılır ve kalan insizyon kenarları tamamını kapsayacak şekilde kapatılırken idrar ile menstrüel kan akımım sağlayacak küçük bir delik oluşturulur. Bu en son ve en ağrı olan tip yaygın olarak Somali’de uygulanan bir kız sünneti olup, bızır (klitoris), küçük ve büyük dudaklar kesilip alınmakta, idrar ve kanama açıklığı kalacak şekilde dikilip, bacaklar aylarca bağlı tutularak yaranın iyileşmesi beklenmektedir. Firavun sünneti de denilen bu işlem, bekaretin en kesin garantisi olarak görülmekte olup çok ciddi tıbbi sonuçlar doğurabilmektedir. Kadın sünneti resimleri aşağıda sırasıyla en basitinden en komplike olan kadın sünneti'ne göre verilmiştir.
Kadınlarda yapılan Sünnet İşlemi Hangi Yaşlarda Uygulanmaktadır?
Şimdiye
kadar toplanan bilgilere göre, kızlar daha çok 4 ile 12 yaş arasında sünnet
edilmektedirler.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bugün dünyada, bu en ağır biçimi dahil, 100 ile
140 milyon arasında kız sünnet edilmektedir
Kadın (Kız) Sünnetinin Tıbbi Risk Ve Komplikasyonları
Nelerdir ? Erken Dönem Riskler ve Komplikasyonlar:
Geç Dönem Riskler ve Komplikasyonlar:
http://www.doktornevra.com **************************************** **************************************** ****************************************
Kaynak:
**************************************** **************************************** **************************************** ****************************************
Kaynak:
**************************************** **************************************** **************************************** ****************************************
Kaynak:
**************************************** **************************************** **************************************** **************************************** |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder