Cinsel Dürtülerde Kadının ve Erkekeğin Farkı
Cinsel Dürtüler – Kadınlar ve Erkekler
Cinsel istek, arzu, dürtü adına her ne dersen de, erkekler ve kadınlar arasında cinselliğin yaşanmasında farklılıklar var gibi gözüküyor. Zaman zaman toplum baskısı, yetiştirilme vb. konulara değinsem de ağırlıklı olarak yaradılış ve hedef farklılıkları üzerinden ilerlemeyi düşünüyorum. Kadın ve erkek arasında ki temel farklılık cinsel dürtülerin kimyasından ve amaçlarda ortaya çıkıyor.Uzmanlara göre; erkeklerde cinsel dürtüler libido seviyesi doğrudan ilişkili. Kadınlarda ise “Değişim” esas. Kadınlarda cinsel dürtüler tek bir değişkene bağlı olarak harekete geçmiyor.
Erkekler hemen sevişmeye hazır hale gelebilirler. Kadınlar farklı etkenlerin ışığında hazır olurlar. Klişe olacak ama ; “Erkekler her zaman, kadınlar romantik mum ışığı, güzel bir müzik ve erkek arkadaşlarının hazırladığı ilk yemeği yerken hazır olurlar”. Evet , abartılı bir klişe ama aradaki farkı anlatabilen basit bir yapı.
Erkeklerin Cinsel Dürtüleri Kadınlara Göre Daha mı Güçlü?
Genel olarak bu soruya evet cevabı verilebilir. Sadece daha güçlü değil aynı zamanda daha basit bir mekanizmanın çalıştığını söyleyebilirim. Kadınların libido kaynakları vücutlarının her yerine yayılmıştır. Karmaşık işlemler gerçekleşir.Genel kanıya göre kadınlarda cinsel dürtüler duygusal yapı ile doğrudan ilişkilidir. Duygular bile tek başına yeterli olamıyor. Sosyal, kültürel ve ekonomik faktörlerde kadınların cinsel dürtüleri üzerinde yadsınamaz bir etkiye sahip.
Erkekler kendileri ve karşılarındaki kadına odaklı olarak hareket ederken, kadınlar artı olarak çevresel faktörleri de etki alanlarına sokarlar. Yapılan araştırmaların sonucunda erkek ve kadın için 6 farklı cinsel dürtü modeli ortaya çıkmıştır. Kişiden kişiye modellerin değişebileceği ve istisnaların olabileceğini akılda tutmak gerekiyor.
1- Erkekler seksi daha fazla düşünür
Erişkinliğe ulaşmış 60 yaşın altındaki erkekler büyük çoğunluğu günde en az 1 kere seks düşünüyorlar. Aynı yaş gurubundaki kadınların ancak ¼’ü aynı sıklıkta seks düşündüğünü söylüyorlar. Yaş ilerledikçe fark kapanıyor yine de ilerleyen yaşlarda bile erkekler kadınlara göre 2 kat daha fazla seks düşünüyorlar.Doğal olarak erkekler sekse her zaman daha hazır oluyorlar. Düşünce ve odakları farklı olan iki cinsten bahsediyoruz. Hal böyle olunca erkeklerin daha anlık seks dürtülerine ve geniş bir fantezi yelpazesine sahip olmaları kaçınılmaz.2- Erkekler seks konusunda daha heyecanlıdır
Erkekler ilişkinin başlarında seks konusunda kadınlara göre daha istekliler. Zaman geçtikçe isteklerdeki fark erkekler lehine artarak açılmaktadır. Olay sadece kadın erkek ilişkisinde geçerli değil. Gay’ler de lezbiyenlere göre daha fazla seks düşünüyorlar. Erkekler arasında yapılan anketlerde erkekler seksi daha fazla düşünen bir partner istediklerini dile getiriyorlar. Hatta bir adım daha ileri gidip aşk olmadan ilişkiye girebileceklerini yasak olanların daha çekici geldiğini dile getiriyorlar.Erkeklerin 2/3’ü mastürbasyon yapmaktan suçluluk duysalar da sık sık mastürbasyon yapıyorlar. Kadınlarda hem oran hem de mastürbasyon sıklığı daha az.
Para karşılığında hayat kadınları ile birlikte olmak erkekler açısından sekse ulaşmanın en kolay yolu.
Yurt dışında yapılan anketlerde de rahibelerin rahiplere oranla daha az sekse düşkün olduklarını ortaya koyuyor.
3- Kadınları cinsel uyarılma mekanizmaları daha karışıktır
Kadınlar cinselliğe nasıl hazır olur? Onları ne hareketlendirir? Nelerden etkilenirler? Bu konuda kesin bir şey söylemek pek mümkün gözükmüyor. Mike (-Kadın Avcısı e-kitabının yazarı-) kadınları etkilemek konusundaki başarısızlığını nasıl başarıya dönüştürdüğünü kitabında anlatmış. Son dönemlerde aldığı olumlu tepkiler üzerine kitabını güncelledi. Kadınları etkilemek konusunda neler yapabileceğini öğrenmek ve Kadın Avcısı kitabını incelemek için buraya tıklayabilirsin.Kadınlar cinselliğe nasıl hazır olur? Ya da erkeklerle cinsel dürtüleri arasında ne gibi farklılıklar var. Bu soruyu sadece sen sormuyorsun. Bilim adamları da merak ediyorlar. Adamlar da üşenmemiş farklı cinsel guruplarda ki denekleri ayrı ayrı toplamışlar ve erotik film izletmişler. Guruplarda kimler yok ki. Erkek-kadın-gay-lezbiyen herkes var. Testin sonuçlarının görülebilir olması için deneklerin cinsel organlarına uyarı seviyelerini ölçen cihazlar takmışlar. Ve filmin sonunda teker teker neler hissettikleri sorulmuş.
Erkekler için sonuçlar beklendiği gibi çıkmış. Erkekler erkek-kadın ve kadın-kadın cinsel ilişkisini izlerken cinsel olarak uyarıldıklarını söylemişler. Kullanılan cihazlardan elde edilen sonuçlar erkeklerin söylediklerini onaylamış.
Gayler erkek-erkek ve kadın-kadın cinsel ilişkisini izlerken etkilendiklerini söylemişler ve cihazlar yine aynı yönde veriler toplamış.
Kadınlarda ise sonuçlar beraberinde sürpriz getirmiş. Sorulduğunda erkek-kadın ilişkilerinden etkilendiklerini söylemişler. Ama cihazlara bakıldığında erkek-kadın, kadın-kadın ve erkek-erkek ilişkisine benzer tepkileri verdiklerini ortaya koymuş. Aslında tepkilere bakıldığında sokakta yürüyen insanlardan da az çok fikir sahibi olunabilir. Cinsel tercihleri erkeklerden yana olan kadınların el ele tutuşup sokakta yürüdüğünü görebilirsiniz. Ama erkekler için bu durum anlaşılamaz bir haldir.
4- Kadınların cinsel dürtüleri sosyal ve kültürel etkilerle şekillenir
Toplumun her iki cins için de belirlediği görevler ve kurallar farklıdır. Evlilik öncesi cinsel ilişki, tecrübe, yaşanmışlıklar, eğitim düzeyleri, farklı ülkelerde yaşatan kadınların farklı cinsel dürtüler oluşturmasını gerektirmektedir. Bakış açıları toplumdan topluma farklılık gösterse de erkeklerin seks konusunda daha özgür oldukları bilinmektedir. Tüm bu etkiler ışığında kadınlar uygulamadan ziyade izledikleri ve duydukları ile gelişirken erkeklerin pratiğe dökme olasılığı daha fazladır.5- Kadınlar cinsel doyum için dolambaçlı yolları tercih ediyor
Çok konuşulan bir klişeden daha bahsetmek istiyorum. “Kadınlar bacaklarının arasından değil kulaklarından cinsel doyuma ulaşırlar”. Seks erkekler için daha basit ve anlaşılırdır. Kadınlar için farklı katmanların bir araya gelmesiyle oluşur. Sonuç olarak cinsel doruğa ulaşmak için erkeklerin ve kadınların kullandıkları yollar farklıdır.Erkekler için durum farklıdır. Kadınların en büyük problemlerinden biri cinselliği tam olarak yaşayamamaktır. Kendilerini tanımadan keşfetmeden cinsel doruğa ulaşmaları da mümkün gözükmüyor. Yataktaki Kraliçe kitabının yazarı Sibel Savaş “Erkeğini mutlu etmek için kendini mutlu etmen gerekir, kendini mutlu etmek için ise kendini tanıman gerekir” diyerek konuyu vurgulamış. Kadınların ortak sorunlarını ele alıp yatakta nasıl mutlu olabileceğini anlatan Yataktaki Kraliçe kitabını okumak için buraya tıkla.
6- Kadın ve erkek orgazm seviyeleri farklıdır
Erkekler ve kadınların orgazm seviyeleri ve süreleri birbirinden farklıdır. Erkekler için belirlenen süre 5 ile 9 dakika arasında değişirken (erken boşalma problemi olan ve boşalmayı kontrol altına alabilen erkekler dışarıda tutulmuştur.) Kadınlar için ise bu süre 10-15 dakika arasındadır. Orgazma ulaşma süreleri cinsel uyarılar ve dürtülerle doğrudan ilgilidir. Kendisini tanımayan kadınların ve erkeklerin çoğu orgazma ulaşamazlar ve cinsel mutluluğu yakalayamazlar.Erken boşalma hem kadınlar için hem de erkekler için bir kabus halini alır. Erken boşalmak tercihtir kitabı ise sorunun büyük oranda psikolojik kökenli olduğunu gözler önüne sererek basit çözümler önermektedir. Erken boşalma problemine son vermek ve mutlu bir cinsel hayatı yakalamak için erken boşalmak tercihtir kitabını okuyabilirsin. Tercihler kişiseldir ve değiştirebilir.
Uzun lafın kısası cinsel dürtüler ve cinsellik kadınla erkek arasında ciddi farklılıklar gösterir. Özellikle gençlik döneminde edinilen yanlış bilgiler ve tecrübeler kişinin tüm yaşamı boyunca cinsel hayatını etkileyebilir.
Çiftler cinsel mutluluğu yakalayabilmek için önce kendilerini sonra da karşısındakini tanımak cinsel dürtüleri keşfetmek durumundadır.
Kaynak:
https://hatunkisibilirisi.com
***************************************
Kadını Erkekten Üstün Kılan Özellik (1)
Evrensel değerlere göre düşündüğümüzde,
kadın erkek ayrımı diye bir şeyin
normalde olmaması gerekir. Evet bu çok güzel
bir bakış açısı olup, kandın ve erkek, ikisi de insan olduğu için bu
bakış açısı ilk çağrışımda insana en doğru gelenidir.
Fakat
insanın temel fizyolojik realitesine indiğimizde, kadın ile erkeğin yaşama bakışından tutalım, tüm sosyal ilişkilerin
de, Kadının, erkekten tamamen ayrı bir yaşamsal gerçekliği olduğu ortaya
çıkmaktadır. Buna şöyle bir örnek verebiliriz.
Nasıl ki, toplumun düzenli ve sorunsuz
yaşaması için üretilen tüm teoriler, gerçek
yaşamda hiçbir zaman yüzde yüz oturmuyorsa, kadın ve erkeğin fizyolojik yapılarından kaynaklanan istem ve
arzuları da, erkeğin ki ile hiçbir zaman yüzde yüz uyuşmamaktadır.
Bunu bilinen klasik fizik bilimine göre
formüle ettiğimizde, Kadın Pozitif (+)
bir elektron yapısına sahipken, erkek ise Negatif (-) yapısıyla kadından tamamen farklıdır.
Kadın ve erkek arasındaki bu biyolojik
farklılık her zaman daha geniş ve objektif şekilde ele alınıp temel ders olarak
işlenirse, ancak o zaman herkes bunun farkına varacaktır.
Gel ki, dünyanın birçok ülkesinde bilim
insanları kadın erkek cinsiyet farklılığı başta olmak üzere, doğadaki tüm canlı
ve cansız varlıklar üzerinde ciddi araştırmalar yapmışlardır, yapmaya da devam
etmektedirler.
Buna rağmen ülkelerin
büyük bir
çoğunluğunun yönetim ve siyasi yapıları,
ekonomik ve inançsal çıkarları gereği, yapılan araştırmaların
çoğunluğunu halkla paylaşmamaktadırlar. İşine gelen yönleri sürekli
tekrarladıklarından, insanların çoğunluğu bilindik bilgilerle
yetinmektedirler.
Örneğin kapitalist ülkler kendilerine
has bir demokrasi ile birçok adımları atmış olsalar da, bunun dahi yeterli
olmadığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çünkü Kapitalist burjuvazi geliştirmiş
olduğu demokrasi modelinde, kadını daha
çok ekonomik çıkarları ve erkeğin cinsel isteklerine hitap eden noktalarda
ileri çekip, diğer önemli ayrıntılar sürekli görmezden gelinmektedir.
Bunun sonucunda aile ve toplum olmanın
temeli olan Kadın ve Erkek arasındaki yaşam, arzu ve istem dürtüleri hiçbir
zaman gerçek anlamda ciddiye alınmadan,
ya ayıplanmıştır veya önemsiz gibi görülerek bilinçsizce yaşanmaktadır.
İfade edilen bakış açılarıyla sürekli,
biri diğerini küçük ya da güçsüz görerek onun sırtından yaşamaktadır. Bazı
anlayışlarda ise, ikimizde insanız şeklinde düşünülüp aradaki fizyolojik,
psikolojik ve arzulama ediminin bilincine varılmadan, temel gerçeklerin üzeri
kapatılması neticesinde, ileride ciddi sorunlara neden olmaktadır.
Her iki bakış açısı, hem dini şeriat
diktatörlüklerinde hem de burjuva demokrasisi olarak adlandırılan Kapitalist
Parlamenter sistemlerde, kadının önemli farklılıkları ayaklar altına alınmaya
devam etmektedir.
Ve bunun neticesinde değil midir? Evlenip aile kuranlar, ya çok çabuk boşanmaktadırlar veya kadınlar genellikle
çocukları için ya da ekonomik bağımlılık yüzünden, acılara katlanarak ömrünü
tamamlamaktadırlar.
İşte bunun için çoğu insanın bugüne
kadar cesaret edemediği ya da önemsemedikleri kadın ve erkek arasında var olan
temel farkı, dilimiz döndüğü kadarıyla insanlarla paylaşmaya çalışacağız. Öncelikle kadını tanıyarak devam edelim
Kadın
Kimdir?
Kadının ya da erkeğin kim ve nasıl bir
Anatomiye sahip olduklarını tam olarak anlayabilmek için, Fizik ve Biyoloji
biliminden faydalanarak incelemeyi daha anlaşılır kılmaya özen göstereceğiz.
Fakat kendimiz Biyolog ve Fizyolog
olmadığımıza göre, tüm Fizyolog ve Biyologlardan özür dileyerek, haddimizi
aşmadan kendilerinden öğrendiğimiz bilgilerin üstüne yaşadığımız tecrubeleri
ekleyerek, bir sonuca varmaya çalışacağız.
İnsan her şeyden önce memeli bir
varlıktır. Dünya yüzünde memeli varlıklar içerisinde hem Anatomik olarak hem de
beyin hücresi 15 milyarı aşan bir özelliğe yalnızca insan türü sahiptir.
Kadın ve erkek gerek beyin hücre
yapısıyla gerekse Antomik olarak aynı özelliklere sahip olmalarına rağmen,
kadın doğurganlığı (Dişi) neticesinde
erkeğin hücrelerinin aksine daha farklı şekilde
hareketlilik göstermektedir.
Bir kere, her şeyden önce kadın doğurganlığı sayesinde seks arzuları veya cinsel hareketlilik noktasında,
erkeğe göre daha sakin ve soğuk kanlı bir refleksif yapıya sahiptir.
Kadın da bu durumu sağlayan birinci ve
en önemli yapı, ergenlik (Buluğ) çağına
geldiği yaştan itibaren, kadının dişilik hücreleri doğuma hazır hale gelmek
için, her ay adet (Regl) denilen kanama periyoduna geçmesidir.
Kadın dişilik hormonları her ay düzenli
şekilde dört veya beş günlük kanama
evresini tamamladıktan sonra, yaklaşık on beş gün içerisinde kendisini
yenileyip, hem cinsel istekliliğe hem de doğurmak
için ancak hazır duruma gelmektedir.
Bir de buna kadının yaşadığı dışsal
etkenler olan ekonomik, siyasal, çevresel zorluk, baskı ve korkular eklendiğinde,
kadının cinsel istekliliği daha
da yavaşlayıp azalmaktadır.
Bu genel şartlar içerisinde yaşayan bir
kadın, istisnaların dışında cinsel
yönden ayda en fazla iki kez gerçek anlamda cinsellikten
zevk alarak yaşar.
Mevcut şartlar içerisinde olup haftada
ya da üç dört günde bir seks yapan kadınların büyük bir çoğunluğu, bunu
isteyerek ve zevk alarak yaptıklarını söylemek mümkün değildir.
Ayrıca
kadınların yaşamında çok önemli
bir dönüm noktası olan Menopoz süreciyle başlayan fiziksel, hücresel ve
psikolojik değişimlerde eklendiğinde, tüm bu yaşamsal gerçekler, kadının bir
insan olarak erkekten tamamen farklı bir duygu ve düşünce içerisinde
yaşadığını göstermektedir.
Menopoz dönemin de, hemen hemen bütün
kadınlar, fizyolojik ve duygu
değişimi içerisine girip,
neredeyse cinsellikten tamamen soğuyup, evli ve aile olan çiftler, ileride tahmin edemedikleri derecede
tehlikeli bir süreci yaşadıkları görülmektedir.
Kadının doğal yapısında var olan bu
gerçeklikleri belirtip, erkeklerin genel durumunu da inceledikten sonra, ikisi
arasında cinsel, sosyal, arzu ve duygularda
meydana gelen farklılıkların tespitini
yapıp, hangi cinsin daha çok fedakârlık ve saygılı yaklaşması gerektiğini
ortaya çıkarmaya çalışacağız.
Ancak insanlığın ilk başladığı
çağlarda, kadın ve erkek arasındaki eşitliğin nasıl sağlandığını inceleyip,
günümüzdeki kadın ve erkek eşitliğiyle kıyaslayarak daha objektif bir sonuca
varabiliriz.
Tarihsel bilgilerden hatırlanacağı gibi
M.Ö. 65 bin yıllarında Avcılık (Paleolitik) ve yine M.Ö. 15 yıllarından
itibaren var olan Tarım (Neolitik)
çağlarda, bitkilerde dahil tüm dişiler, bu insanlar tarafından doğuran, canlandıran (Animist) kutsallar olarak
tapınılmıştır.
Aynı şekilde ve aynı çağlarda erkek
canlılara ve erkeğe de "Bereket"
kutsallığı atfedilip, böylece çoğalmanın inancı olan Animist ve Totem
din kültürlerini oluşturmuşlardır. Bu kısa tarihsel hatırlamadan şu noktaya
gelebiliriz.
İnsanlığın var olup dünyada toplu
şekilde yaşamını sürdürebilmesi için, kadının önemliliği kadar, erkeğinde aynı
derecede önemli olduğunu belirttikten sonra şu ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekiyor.
Bu çağlarda her ne kadar erkek ve
kadının doğurma ve bereket kutsallıkları olsa da, toplumun ve ailenin daha sorunsuz yaşaması
için, Kadına Ana Tanrıça görevi verilmesi çok önemli bir noktadır.
Ve tarihsel bu önemli noktadan
anlaşılacağı gibi kadına Ana Tanrıçalık
görevi verilmeden, ne insanlık ne de toplum gelişmemiştir. Çünkü kadın anadır,
öğretmendir, doğum ve maddi olarak üretendir, barışçıldır, hekimdir, hukukçudur
ve sanatın güzellik nişanesidir. İşte gerçek insan ve toplum olmanın bilimsel
ifadesi, kadına verilen bu Ana Tanrıça düşüncesiyle başlamıştır.
Onun için günümüz toplumlarında kadına
Ana Tanrıça manasına gelecek ayrıcalıklı hak hukuk ve değer verilmeden, hiçbir
toplum ve ülke asla gelişemez. Çünkü her
değişimin ve gelişimin kilit anahtarı kadındır.
Basit bir örnek verecek olursak, bir
erkek evinde ya da başka bir ortam içerisinde, yalnız ya da erkek
arkadaşlarıyla bulunup yaşadığında, o mekan hem sıkıcıdır hem de istenilen
temizlik ve düzende olmamaktadır.
Ne zaman bu ortamlarda bir kadın ya da
kadınlar varsa, orası hem temiz ve düzenli, hem de her gelişime daha açık
moralmen yüksek bir beklenti ile yaşama bakılmaktadır.
Örneğin dünya ülkelerinin Hukuk ve
Adalet sistemlerinin sembolü olan Adalet Tanrıçası Themis'in simgeleştirilmesi
boşuna değildir. Bu yüzden her zaman kadın toplumların ve ülkelerin değişerek
gelişmesinde en büyük dönüştürücü gücüdür.
Erkek bunu kıskandığı için sürekli
kadın üzerinde baskı oluşturarak,
açığını kapatmaya çalışmaktadır. Gelecek bölümde erkeğin Fiziksel ve duygusal yapısını incelemeyerek
devam edeceğiz. Ve bu konularla ilgili tüm kaynakları değerli okuyucularımızın
bilgilerine sunulacaktır.
Cemal Zöngür
Kaynak:http://www.edebiyatevi.com
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Kaynak:
***************************************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder